Manşet
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
TARİH:18 OCAK 2017
Yorumlar (0)
GÜNDEM
MUSTAFA BALBAY
İFTİHAR MECLİSİ
İNTİHAR MECLİSİ OLAMAZ!
TBMM ÖZAL-DEMİREL'E HAYIR DEMİŞTİ
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bugün tarihi oylamalardan biri başlayacak.
Birinci tur görüşmeleri tamamlanan anayasa değişikliğinde ikinci ve son tur oylama yapılacak.
AKP'nin önce başkanlık sistemi olarak tanıttığı, bunun kabul görmediğini anlayınca cumhurbaşkanlığı ambalajına soktuğu tek adam devletini öngören, hilelerle dolu bir dikta dayatmasıyla karşı karşıyayız.
Yeni rejim ne getiriyor ne götürüyor tartışmasından önce altını çizmemiz gereken gerçek şu:
Yeni rejim parlamenter sistemi bitiriyor.
Parlamenter sistem özünde geniş bir kavramdır. Kimi başkanlık sistemlerinin de ruhu parlamenter sistemdir.
Örneğin ABD'deki başkanlık sistemi bir anlamda çok güçlü bir parlamenter sistemdir.
Çünkü başkanın her adımını denetleyen iki önemli kurum vardır; Senato ve Kongre.
***
Türkiye'de AKP iktidarları döneminde denetim sistemi adım adım çökertildi. Bunun en somut örneği Sayıştay raporlarıdır. Devletin tüm harcamalarını kuruş kuruş denetleyen Sayıştay bunu rapor haline getirir. Bütçe görüşmeleri sırasında hükümetin harcamalarını denetlemenin temel yollarından biri budur.
AKP bunu fiilen kaldırdı.
Şimdi kökten yok ediyor.
Cumhurbaşkanı, yılın bütçesi Meclis'ten geçmemişse önceki yılın bütçesi üzerinden rakamları güncelleştirip "yeni bütçe" diye yürürlüğe koyuyor.
Bu, koca devlet bütçesini bir kişinin tekeline verip nereye ne harcadığını da sormamak demek.
Meclis'in başlıca görevi yasa çıkarmak. Bu da kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi ile cumhurbaşkanına devrediliyor.
Bu durumda Meclis ne işe yarayacak?
Şuna:
Cumhurbaşkanının eleştiri konusu olabileceği zamanlarda günah keçisi işlevini yürütecek. Bir de cumhurbaşkanını tertemiz tutmaya yarayacak. Diyelim ki bir yolsuzluk iddiası var. Bunun araştırılması için 400 vekilim evet demesi gerekecek. Bu rakam çıkmayınca cumhurbaşkanı iddia sahiplerine; ‘gördünüz mü tertemizim, bir şey olsa Meclis araştırtalım derdi' diyecek.
***
AKP'liler başkanlığı savunurken Özal ve Demirel'in de bunu istediğini söylüyorlar.
İlk bakışta evet onlar da istedi.
Başbakanlıktan cumhurbaşkanlığına çıkan siyasiler bu makamın çok yüksek olduğunu görüyorlar, bu yüksekliğe göre yetki istiyorlar.
Ancak arkada bıraktıkları Meclis buna evet demeyeceğini hissettiriyor ve vazgeçiyorlar. Özal, ömrü yetseydi, cumhurbaşkanlığını sonrasında yeniden siyasi bir atılım yapıp başbakan olmanın yollarını arayacaktı.
Demirel, daha cumhurbaşkanlığının ilk aylarında düzenlediği bir basın toplantısı ile yetkilerinin sınırlı olduğunu ilan etti.
Her iki güçlü lider de Meclis'in kendisine ait olan yetkilerden ödün vermeyeceğini gördüler.
Bugün daha farklı bir tablo var.
Ancak son tahlilde milletvekillerinin kendilerini değil içinde bulundukları kurumu düşünmeleri gerekir.
O kurum, yani TBMM, Mustafa Kemal Atatürk'e başkomutanlık yetkisini bile zaman sınırlaması ile vermiş, Atatürk de bunu zorlamamıştır.
Komşu ülkelerle ilişkilerden yol arkadaşlarına kadar pek çok temel adımda aldanmış ya da aldatılmış bir kişiye bu yetkilerin verilmesine evet diyen her vekil bunun sorumluluğunu taşıyacaktır.
İftihar Meclisi intihar Meclisi olamaz.
YORUMLAR ( 0 )